Sanma ki unuttum seni.
Sanma ki tükendi umudum.
Sanma ki renkli rüyalarımın başrolünde değilsin
Sanma ki tenhalardaki sevişmelerim sensiz.
Çiçekler büyütüyorum beş tane
Senin isminin harflerini verdim her birine
Bilmeni isterim senin
Eğer bir kızım olursa benim
“Göbek adı” senin adın olacak
Sana olan sevgim gibi gizli kalacak.
Bil ki aramıyorsam seni
Sana mahkûm oluşumdandır benim
Gecenin kucağında yazıyorum bunu
Umudum şafağı görmek.
Ve şafağın kucağında
Yarım kalan sevişmemize devam etmek
Şafakta görüşmek üzere;
Mavi atlasımın tayı
Yasağı delen şarkılarımın düşü
Şiirlerimin dizesi
Doğacak kızımın göbek adı
Şafağı bekliyorum.
Gözlerim yaşlı,
yüreğim hasret ve umut dolu…
29–07–007 saat:02.30
Küçükçekmece-İstanbul
Hani hava kararır şimşekler çakar ve tanrının ağlamaya başladığı an varya...
Daha sonrası yeni ama yepyeni bir hayat,bulutlardan arınmış berrak bir gökmavisi bakar tepemizden ve "tanrı mutludur" diye geçer içimizden...
Bazende biz insanlar bizi mutlu edeceğine inandığımız ilişki yakalarız.
Başlangıçta çok uzun süreceğini düşünürüz.Zaman sonra tıpkı hava gibi karartırız ilişkilerimizi (üstelik bir şeyler adına) ve şimşekler çakar vücudumuzun en hassas yerlerinde,zaman zaman beynimiz ve yüreğimiz bizden çıkar,adeta çakılan şimşeklerin etkisi ile bir süre kaptanı olmayan okyanustaki gemi misalı rotasız dolaşırız o büyük denizde...
Bize göre içinde dolaştığımız okyanusa dönüşür göz yaşlarımız...
İşte sonrası berrak bir gök mavisi gibi yeni bir hayat ve yeni yeni heycanlar ve aşklar başlar...
Yad etmekten başka çaresiz geçmişi;
yaşamaya çalışırız geleceği...
Yaşam aşka ne kadar benziyor.Hiçbitmeyecek sanıyoruz.Ve o an geliyor....Dolu dolu yaşanmış aşklargibi...Dolu dolu yaşanmış hayatlar sona erdiğinde...Önce kanıyor,acıtıyor,kederlendiriyor.Hiç dinmeyecekmiş gibi...Ama sonra:Derinlerimizden huzurlr bir tebessum yayılıyor."Zaten bitecek diye yaşanmıyacakmıydı yani"Ayrılık zamansınsız ölüm gibi bir şey.Her ölüm nasıl bir erken ölümsede; insan nasıl ölüme hazırlıklı isede ayrılığa öyle hazır olmalı...
-Hayatına bir sürü kadının girmesi değildir.Önemli olan,kimi gerçekten sevdiği ve ona karşı nekadar dürüst olabildiğidir.-Erkek olmak;geniş omuzlara sahip olmak değildir.Önemli olan,kaç kadına o omuzlara yaslanacak kadar güven verdiğidir. -Erkek olmak;kalın bir sese sahıp olmak değildir.Önemli olan, nazik ve duygulu cümleler kurabilmektir. -Erkek olmak;Romantik ortamda güzel sözlert fısıldamak değildir.Önemli olan,her sözün yürekten soylenmesidir. -Erkek olmak;büyük ve ağır eşyaları kolay kaldırabilmek değildir.Önemli olan,hayatın yükünü cesurca taşıyabilmektir. -Erkek olmak;kaslı bir vücüda sahıp olmak değildir.Önemli olan,o vücutta nasıl bir yürek taşıdığıdır....
1-Evlilik muessesi bir aldatmaca sistemidir.2-Dış dünyadan soyutlanmış ev ve çözülmesi olanaksız evlilik;özgür aşk,iyi yemekler,sorunsuzluk ve medeni insanların düşünürler tarafından bu türden nimetlere karşı istek duymanın ayıp olduğu biçiminde koşullandırılmış oldukları için özlemini bile çekmediği daha başka zevklerden bizleri uzak tutar.3-İnsan toplumu seçmez,o toplumun ürünüdür.4-Sosyal alandaki ilerleme kadın bağımsızlığı hareketindeki ilerleme sayesinde olur.5-Evlilik iki insanın birbirlerini sevip sevmediğini belirlemez.6-Evlilik bir yasadır,üstelik kötü bir yasa.7-Evlilik,kamu gücünün iki insanın birbirleriyle cinsel ilişkide bulunma konusundaki karara karışmasıdır.8-Mantıklı toplum düzeninde artık ne kadınlar erkeklerin kölesidir,ne de erkekler kadınların.9-Devrimler,tutkunun eseridir,mantığın değil.10-Birbirimize güvenebilmemiz için silahların verdiği gücü bırakmamız gerekir.11-iki insanın birbirlerine sevinç vermek amacı ile yaptıkları değil,bir üçüncü kişinin bu anlaşmaya karışmasıdır ahlaksız olan.12-Gerçek bir teori değildir,bir eylemdir,hayatın kendisidir.KOCAMAN BİR ATEŞ YAKACAĞIZ KAĞIT PARALARDAN,TAHVİLLERDENVASİYETNAMALERDEN,VERGİ DOSYALARINDAN,KİRA KONTRATLARINDAN VE BORÇ SENETLERİNDEN VE HERKES KENDİ CÜZDANINI DA BU ATEŞE ATACAK...Anarşistler; kapitalizmin köleleştirip 'SEKTÖR' haline getirmeye çalıştıkları kadınlar için böyle diyor.Belkide bir ütöpyadır anarşizm,eğer öyle ise bile güzel bir ütopya......
Medya bügünde Malatya katliamına geniş yer ayırmış.Olay yaşandıktan sonra geriye doğru konuşmaların ne ifade ettiğini anlamış değilim.Maalesef bizlerde bu adeta alışkanlık haline gelmiş ve bunu da değiştirme gibi bir gayret içinde olmadığımızı görmekteyim.Bu günkü feryatlar daha çok milletin din değiştirme eğilimlerinin endişeleri üzerine.Din arayışları neden gelişir insanlarda.Özellikle otoritelerin bahsettikleri kadar ucuz paraya insan bulmalarının nedeni ne?Acaba hakikaten para karşılığı dinini değiştiren insan ne kadar inandırıcı bir değişim yaşamış olur?Bu ve bunun gibi sorular dahada çoğaltılabilir.Toplumumuzda en belirgin sıkıntı "Ekonomi".Sınıflar arası gelir dağılımındaki uçurum ve halkın "kamu"ya güvensizliği toplumsal adaletin eşit dağıtılmadığı,Sosyal güvencenin "kuşa" çevrilmeside ayrı bir sıkıntı.Bunun ötesinde bu ülke suçlular cennetine dönüştürüldü.Sırça saraylardan yönetilen şirketler alenen suç işlemekte buna yöneticiler seyirci kalmakta, denetimleri ise yapılmamaktadır.Devletle işbirliği yapan ve onlardan ihale alan firmaların sigortasız işçi çalıştırdıkları aşikar.İşçiler işsizlik kaygısı ile birçoğu bilerek bu kötü kadere boyun eğmek durumunda bırakılıyor.Fakirleşen halkın yönelimide paraya dönüşebilen herşeyi satlığa çıkararak paraya dönüştürmekle şekilleniyor.Bu ülkede fuhuş yaşının 15-16 ya indiği biliniyor.Kimse buna tepki göstermedi ve ciddi anlamda ne protesto nede önlem alındı.Her nedense dinini satanlar çıkınca feryatlar yükselmeye başladı.Sahibini bilmediğim bir sözü sizlerle paylaşmak isterim:"AÇ KALAN MİLLET ONURUNU YER".Bu millete ONURUNU yemek zorunda bırakan yoneticilere duyurmayı bir ödev bilirim.
Büyük puntalarla vermiş gazeteler Malatyadaki katliamı.Katliamı gerçekleştiren kişiler vatanı ve dini kurtarmak için yaptıklarını açıklamışlar.Tıpkı amcaları ve ağabeyleri gibi.Onlara göre ellerinden giden vatanlarını ve dinlerini kurtarma biçimi bu.Ama onlar bir katıl olabilecek şekilde büyütüldüler,öğretildiler,inandırıldılar ve o katlıamı gerçekleştirdiler.Bunlar eğer toplumumuzda bir-iki kişi ise sorun yok denilebilir,üzücü olansa bunlar daha bilim kurumlarınca tespit edilememiş,istatiği yapılmamış sorun burada.Dolaysi ile duyarlı insanların tedirgin olmaları kaçınılmaz olmakla birlikte bu tür olaylar toplumsal korku yaratmaktadır.Daha önemlisi bu olaylar bir sonuç.Bu sonucun oluşmasını sağlayan bir süreç var.Bu sonucu ortadan kaldırabilmek ve yeni yeni böyle olaylarla karşılaşmamak için bu tipleri yaratan nedenleri ortadan kaldırmak lazım.Sadece katilleri yakalayıp yargılamanın yetmemekte olduğunu bu güne kadar geldiğimiz yerden görebiliyoruz.Ana-babasından tutun izlediği filme kadar tüm etkileme araçları işin uzmanları tarafından değerlendirilip gerekli önlemler alınmazsa sonuçlar daha korkunç olabilir diye düşünüyorum.